PARADOKS YAPIM

Paradoks Yapım, ulusal ve uluslararası belgeseller üzerine odaklanmış bir yapım firmasıdır. 

Konusunda deneyimli ve eğitimli bir kadroya sahip olmakla birlikte, günümüzün yarattığı uzmanlaşmanın da farkında olarak, ulusal ve uluslararası  uzman desteğine ulaşabilen ve onlarla etkin bir iş birliği  kurabilen esnekliğe de sahip. Paradoks Yapım, yapımların gerçekleşmesinde teknik yeterliliğe sahip olduğu gibi, zengin bir görüntü arşivine de sahip.

Yaptığı ulusal ve uluslararası atölyeler ile de üretimlerini sürdürüyor. Farklı ülke katılımcıları ile yapılan atölyelerde üretilen filmler, uluslararası pek çok festivalde ilgi ile izlendi, ödüller aldı.

İzmir Sinema Evi’nin kurucu üyelerinden olan Paradoks Yapım, bu alanda da çalışmalarını sürdürüyor. Eğitimler, film gösterimleri düzenlenmesine katkıda bulunuyor.

Paradoks Yapım; Yönetmen Tahsin İŞBİLEN ve Yapım Yönetmeni Işın TURGUT ortaklığında çalışmalarını İzmir’de sürdürüyor. Paradoks, İzmir Sinema Evi (İFTYD) ve Belgesel Sinemacılar Birliği’nin üyesidir (BSB).

Ekibimiz

Tahsin İşbilen

1964 yılında Ezine’de doğdu. Sektörde görüntü yönetmeni ve yönetmen olarak çalıştı. History Channel ve ARD gibi televizyonlara görüntü yönetmenliği yaptı.  Yurtiçi ve yurtdışında Belgesel film festivalleri organizasyonlarında çalıştı. Üniversitelerde seminerler verdi.

 

Işın Turgut

1964 İzmir doğumlu. Sosyolog olarak birçok projede araştırma koordinatörlüğü yaptı. 2000 yılında Belgesel Sinema ile tanıştı ve araştırmalarını bu yönde yoğunlaştırdı. Belgesel projelerinde araştırmacı ve yapım yönetmeni olarak görev aldı. Halen İzmir’de çalışmalarını sürdürmektedir.

Müşfik Turgut

1970 İzmir doğumlu. DEU Güzel Sanatlar Fakültesi mezunu. Küçük yaşlarda müzik çalışmalarına başladı. Paradoks Yapım bünyesinde müzik çalışmalarını sürdürmekte. Bir çok belgesel ve tanıtım filmi için müzik yaptı.

"Tarihin böylesine can sıkıcı olması hep tuhafıma gidiyor, bunun nedeni, çoğunun uydurulmuş olması sanırım."

Catherine Morland

Projeler

İzmir’in Kayıkları (45’) Bu proje, Yönetmenliğini Tahsin İşbilen’in yaptığı,43 dakikalık, İzmir’in tamamen ortadan kalkmış, kendine özgü olan kayıklarının günümüzde yeniden inşasıyla beraber, yoğun olarak kullanıldığı ve ortadan kalktığı 100 yıllık kesiti kapsayan bir serüveni anlatmaktadır. Kayıkların geçmişi, bir grup deneysel arkeologun kayıkları günümüzde yeniden inşa girişimleriyle bugüne bağlanıyor. Film, işte bu dün ve bugünü kapsayan çerçeve içinde, “modernleşme”, “batılılaşma”, “kent kimliği”,  gibi kavramları bir yere oturtmayı deniyor. Kayıkların İzmir’de yoğun olarak kullanıldığı saptanan yaklaşık 100 yıl, Türkiye’nin modernleşme macerasının ilk iki dönemine; “ılımlı” (1839-1923) ve “köktenci (1923-1950) modernleşme” dönemine rastlamakta ve bu da filme oldukça zengin bir atmosfer sağlamaktadır. Film çok sayıda ulusal ve uluslar arası festivalde gösterilmiştir. Örneğin, 2006 yılında ASTERFEST festivali, ‘Strumica’da ki gösteriminde oldukça beğeni toplamıştır. Ayrıca, Müşfik Turgut tarafından bestelenen özgün müziği de filmin beğeni toplayan unsurlarından biridir.

Asya Minör Yeniden (55’): Bu film, tarihi bir olgu merceğinden, bugünkü iki komşu halkın, Yunanistan ve Türkiye’nin barış içinde yaşama geleneklerinin gücünü anlatılıyor. 1920’li yıllarda, tarihte bir ilk olan mübadeleyle karşı karşıya kalmış, buna neden olacak ciddi çatışmalar, kayıplar yaşamış iki halk söz konusu olan. Türkiye’nin, 2. Dünya Savaşı’na dahil olmaması, savaşın Türkiye’ye çok dışsal bir olgu olduğunu düşündürür genç kuşaklara genellikle. En çok bilinen o yıllardan, ekmek karneleri ve yokluktur. Oysa savaş, Yunanistan’dan kaçan savaş mağdurları dolayımıyla bu topraklara da taşınmıştır. Meriç kıyılarında, Ege denizinde, savaşın sesleriyle beraber yüzleri de görünür hale gelmiştir. II. Dünya Savaşı yıllarında, Yunan halkının Alman işgalinden kaçmasının pek az geçiş koridoru vardı ve bunların hepsi Ege Denizi boyunca uzanıp, Türkiye topraklarında sonlanıyordu. Bu atmosfer içinde, film, Samos’tan Türkiye’ye oğluyla kaçmak zorunda kalan Kostas Demerci’nin hatıraları ve oğlu Nicos Demerci’nin ağzından kaçış, Türkiye günlerini ve Türklerle ilişkilerini anlatıyor. Tarihi bir olguyu, son derece canlı, belli insanların anılarıyla aktarmayı başaran filmin yönetmeni Tahsin İşbilen, yine filmin atmosferini besleyen özgün müziklerinin bestecisi Müşfik Turgut. 2008 yılı başında biten filmin gerek Yunanistan ve gerekse Türkiye’de elliye yakın gösterimi yapıldı.TRT Belgesel Yarışması’ndan Profesyonel dalda ikincilik ödülü aldığı gibi, Uluslararası Patra Festivali’nde de en iyi müzik ödülünü almıştır.

Filmin linki : https://youtu.be/DbWYzmpMiyA

Kıyıya Vuran Tahta Valiz (45’)

Mülteciler ve Mültecilerin sorunlarına odaklanan bir film. Türkiye’nin köprü konumu, Ege denizindeki ölümler.Film mülteci, sığınmacı, göçmen gibi kavramlara açıklık getirirken, Türkiye’nin bu konudaki özel durumuna göz atıyor.Midilli ve Samos adalarında yaşayan göçmenlerle görüşmeler filmde yer almakta.

Filmin linki : https://youtu.be/GLr4-9Nx47E

 

Benim Giritli Limon Ağacım (45’) Yönetmenliğini Tahsin İşbilen, Yapım yönetmenliğini Işın Turgut’un gerçekleştirdiği film, bir mübadele filmi. Öykü, ikinci nesil mübadil iki kadını anlatır. Kadınlardan biri Türkiye’de, diğeri Yunanistan’da
yaşamaktadır. Yurdanur 60’lı yaşlarda, Girit mübadili bir ailenin çocuğudur. Yaşamının her alanında Girit kültürünün izlerine rastlanır. Örneğin çok güzel yemekler yapar, yaptığı tüm yemeklerin özgün Girit mutfağına uyun olmasına dikkat eder. Neşelendikçe hala Rumca türküler söyler. Düzenli olarak Giritliler derneğine gider. Dernekte, hiç görmedikleri “memleketlerini” annelerinin, babalarının dilinden birbirlerine anlatırlar. Malvina da 60’lı yaşlarda, Alaçatı mübadili bir ailenin çocuğudur. Büyüklerinden dinlediği Küçük Asya öyküleri ile büyümüş, Girit’te doğmuş. O da Alaçatılılar Derneği Korosunda  “memleket” türküleri söylüyor. Filmin omurgasını iki ana karakter oluşturur. Anlatılmak istenen her konu, bu iki karaktere bağlı olarak, karşılıklı şarkılar, gelenek ve ritüeller aracılığı ile anlatılır. Bu iki karakterin çevresindeki ilişkiler, gençler dolayımıyla da İkinci, üçüncü ve dördüncü nesil mübadillerin “bugün” durumunun ne olduğu araştırılır.

                                   Filmin Linki : https://youtu.be/zSS0aSDl3v0

Mimasın Çocukları : (52’) Aynı ekibin gerçekleştirdiği bir film, daha çok dramatik belgesel formatındadır. Öykü, mübadeleyle Karaburun’dan Glifa’ya (Pelopones)    göç etmiş bir köyün, eski topraklarında yaşayan insanlarla iletişim kurma çabaları ve bu çabanın sonuçlarını anlatmaktadır. Glifa’da doğmuş, ama Türkçe konuşan köyün yaşlıları, hiç Türkçe bilmeyen ama göç edilen toprakları ve insanlarını merak eden köyün gençleri… Filmin sonunda, seyahati kaldıramayacak kadar yaşlı olanlar, Karaburun’dan gelen toprakla teselli bulurken, Türkiye’ye seyahat şansı bulanların göz bebeklerinden eski toprakları okurlar. Filmin yapım yılı 2010 Kasım’dır.

 

 

Hasretim İstanbul (36’)

İstanbul’dan göç etmek zorunda kalan İstanbul Rum’larının öyküsü. Atina ve Selanik’te 47 İstanbullu ile söyleşi yapıldı. Lozan Mübadilleri Vakfı ile birlikte hazırlandı.İstanbullu Rumların İstanbul’a olan özlemleri filmin omurgasını oluşturuyor.

Filmin Linki : https://youtu.be/vTrwFOKbvvY

 

Harp Olurken (52’)Ulusal Kurtuluş Savaşı’na çok farklı bir yerden, halkın savaşından, bakmayı deneyen film. Özellikle Mütareke dönemindeki ülkenin her bölgesinde nasıl bir gelecek aranışına verilmiş yanıtları: Yerel Kongre İktidarlarını anlatıyor. 1919–1920 arasındaki süreçte yaşanan, farklı kişilerin bir araya gelerek ülkenin geleceğini belirlerken yaşanan çatışmalar, ittifaklar filme özel bir dinamizm katıyor. Kars’tan Edirne’ye, farklı çözümler, farklı öneriler, farklı tarihsel kişilikler alternatif bir tarihin panoramasını gözler önüne seriyor.

Bir Dönem Aydını; Mustafa Necati (45’)

İzmirli ilk Milli Eğitim Bakanlarından Mustafa Necati’nin biyografik belgeseli.

34 yıllık yaşamına, gazetecilik, öğretmenlik,Kuvayı Milliye örgütlenmesi, İstiklal mahkemeleri yargıçlığı, Adalet bakanlığı, Mübadele ve İskan bakanlığı ve son olarak Milli eğitim bakanlığını sığdırabilmiş bir aydın.Harf devrimi onun döneminde yapılmıştır.

 

TÜRKLERLE SİRTAKİ (22′)  Aralarında ciddi tarihsel çatışmalar bulunmakla birlikte, coğrafik, sosyolojik hatta psikolojik benzerliklerin de oldukça çarpıcı olduğu iki ülke: Türkiye ve Yunanistan. Yunanistan’da yaşanan derin kriz, vize uygulamalarında esnemeye bu da Türklerin özellikle Yunan adalarıyla tanışmalarına neden oldu. Tabi Yunanlılar da Türklerle tanıştı. İşte bu buluşmanın Akdenizli görüntüleri bu programın ana aksını oluşturuyor: bol heyecanlı; bol yemekli, bol müzikli, bol doğal, tarihi güzellikli ve ebette bol duygulu. 80’lerde Türk kahvesinin adını Yunan kahvesi olarak değiştirenler, şimdi Türkçe tabelalar ve mönülerle kaplamışlar adalarını, herkes Türkçe öğrenme telaşında. Bazen felaketler beklenmedik güzelliklere neden olur. Birbirinden korkan iki ulusun ne denli çok ortak noktası olduğunu keşfi. P Al Jazeera Türk Kanalı için hazırlanmıştır.

İzmir’in Seçimi (44′) Bu filmin amacı, politikanın mutfağına girerek izleyiciye politik bir deneyim yaşatabilmek. Kitleleler için izlemek ve oy kullanmakla sınırlı olan bu sürecin gerçekleri her zaman bir giz perdesi arkasındadır. Burada olup bitenler aslında seçim sürecinin en dinamik, heyecanlı ve esinli kısmını oluşturmakta. Bunu aktarabilmek için film ekibi siyasi ve ideolojik olarak her iki tarafa mesafeli dururken, fiziki olarak olayların tam ortasında yer aldı. Aljazeera Türk kanalı için hazırlanmıştır.

Beşik ve Ninni (26’x13)

Anadolu’da farklı kültürlerin doğum öncesi ve sonrası gelenekleri ile kendi dillerindeki ninnileri kapsayan 13 bölümlük bir belgesel dizi. TRT belgesel kanalı için hazırlandı.

 

1.Özet
2.Yörükler
3.Balkan Göçmenleri (Pomak,Boşnak ve Makedon göçmenleri)
4.Tatarlar (Kırım ve Kazak Tatarları)
5.Patriotlar ve Arnavutlar (Selanik tarafından göç eden ana dilleri Rumca olan gurup)
6.Çerkesler
7.Girit Göçmenleri
8.Tahtacılar
9.Kürtler ve Araplar
10.Karadeniz
11.Manavlar
12.Yahudi, Rum ve Ermeniler
13. Modern zamanlar
Filmin Linki : https://vimeo.com/25712874

Aşağıda Daha çok Yer var (26’)

TRT belgesel kanalı için hazırlanan, ekibin zevkle yeni bir alanda gerçekleştirdiği, Nanoteknoloji konulu bir “bilim” belgeseli.

 

 

İzmir 1922…(45′)

İzmir Büyükşehir Belediyesi, Ahmet Priştina Kent Arşivi danışmanlığında hazırlanan belgesel, yabancı tarihçilerinde yer aldığı “İzmir nasıl yandı?” sorusunu nesnel ve gerçekçi bir yaklaşımla yanıtlamaya çalışıyor. Konuyla ilgili her tezin arka planını araştıran, her teze eşit mesafede durmayı başaran, İki yılı aşkın bir sürede hazırlanan belgeselde İzmir ‘in yangın görüntüleri de yer alıyor.

Filmin Linki : https://youtu.be/0nCLpwX9aLE

 

Basmane’de Birgün (36′)

Basmane bölgesi, İzmir’in kültürel mirasının en iyi korunduğu yerlerden. Belgesel, bu günkü Basmane’den hareket ederek, sizleri geçmişe götürüyor.

Filmin Linki : https://youtu.be/J4bNh2MHaTc

 

Börklüceyi Anlamak (45’)

2016 yılı,15. yüzyılda Karaburun’da yaşayan Börklüce Mustafanın 600. Yılı. Bu yıl İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından Börklüce Mustafa ile ilgili etkinlikler yapıldı. Bunlardan Biride Uluslarararası Börklüce Sinema atölyesi. 5 farklı ülkeden 10 sinemacı, kendi anladıkları Börklüce Mustafa’nın filmini yaptılar. Bu filmleri yapma öykülerinin belgeseli Börklüceyi Anlamak.

Filmin Linki : https://vimeo.com/196236200

 

 

 

ATÖLYELER


Uluslararası Börklüce Sinema Atölyesi

“Börklüce’nin gayesi olan  ‘zalime karşı durmak ve mazlumu korumak’ temalı bir filim yapmak için arkadaşlarımla Türkiye’ye davet edildiğim zaman, memleketimin büyük şairi  Sadi’nin bu şiri aklıma geldi. Ne mutlu bize ki bu mesaji sinema diliyle anlatacaktık. Evrensel ve etkiliyeci bir dil…!”

Bu satırlar projeye İran’dan katılan Saeed Nejatiye ait. 2016 yılı İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından Börklüce yılı ilan edilmişti. Biz de İran, Yunanistan, Filistin, Kosova ve Türkiye’den katılımcılarla sinema atölyesi düzenledik.

Haziran ayı içinde projeye başladık. Aslında buradaki temel amaç, birlikte bir üretimi gerçekleştirmek, farklı kültürel kodların film diline yansımasını görmekti. Bu konuda proje başarılı oldu. Börklüce Mustafa temalı 5 adet film ve projenin öyküsünü anlatan bir belgesel film çıktı. Üretilen filmler ulusal ve uluslararası pek çok festivalde gösterime girdi, ödüller aldı. Örneğin, İran ekibinin filmi “Yağmur Çiseliyordu” 90’ın üzerinde uluslararası festivale katıldı, 10’Un üzerinde ödül aldı.

Efeler Çevre ve Jeotermal Kısa Film Atölyesi

Jeo termal enerji santralleri, özellikle Aydın çevresinde yoğunlaşmış durumda. Kurulduğu günden buyana da pek çok çevre sorununun kaynağı oldu ne yazık ki.Bölgede Jes’lere karşı uzun zamandır bir mücadele sürdürülüyor, halk var gücüyle direniyor.

Bu direnişin, ulusal ve uluslararası mecraya taşınması için, en etkili aracın sanatın dili olduğunu düşündük, özellikle de sinema.Efeler Belediyesinin yapımcılığında düzenlenen atölyede Jeo termallerin sosyal dokuya, çevreye ve insana olan etkilerlinin anlatıldığı filmler üretildi.

İran, Yunanistan, Rusya, Almanya ve Türkiyeden katılımcılar, Agustos ayında 1 haftalık bilgilendirme toplantısı için Efeler’e geldiler. Ülkelerine dönerek senaryolarını hazırladılar. Ekim ayında tekrar geldiler ve filmlerini tamamladılar. Tamamladıkları filmlerle Efeler Çevre Film Günlerine katıldılar ve seyirciler ile söyleşiler yaptılar.

2020 yılında, pandemi nedeni ile pek çok festival ertelendiğinden festival katılımları sınırlı oldu. İran’dan katılan Mirabbas Khosravizad’ın filmi Aydın, Uluslararası Tahran Kısa Film Festivali  ve Farj film festivali şeçkisindeydi.

Proje tanıtım filmi : https://vimeo.com/367424123

 

Nefret Duvarından Bir Tuğla’da Sen Çek (kısa Film atölyesi)

Günümüzün en çarpıcı ve belki de en paradoksal sorunlarından biri olan ‘mülteci olmak’ ile ilgili neden film projesi gerçekleştirdik diye bir soru sormaya bile gerek yok aslında. Böylesine günlük yaşamın içine sızmış bir olgu, ister istemez sinemada da kendine yer edinecektir. Üstelik önümüzde ki dönem bu eğilimlerle devam ederse, küreselleşmenin sonuçları nedeniyle daha çok bu olguyla karşı karşıya kalacağız. Sadece savaşlar değil, iklim krizi hatta ilgisiz görünen ve konumuzla yakından ilgili ‘vatandaş olma’ nosyonunun özellikle bizim gibi ülkelerde aşınması, sözünü ettiğimiz trendlerin sonucu. İlginç bir şekilde, ne kadar vatandaş olarak kendimizi tasavvur ediyorsak, bir mültecinin insan olmaya ait haklarını da o denli görüp saygı gösterebiliyoruz. Aksi halde, ‘buraya’ gelen, bizim ekmeğimizden pay isteyen birer nefret nesnesi halinde görünüyor gözümüze. Çünkü ‘vatandaş’ olmayan bize, bir lokma ekmek ‘lütfediliyor’, sadakayı paylaşmak istemiyoruz bizden olmayanla. İşte sinema, bilgi değil ama sezgi düzeyinde bu çarpık bakışı izleyenin fark etmesini sağlayabilir. Umudumuz, çabamız bunun için.

Avrupa Birliği Sivil Düşün desteği ile İzmir Sinema Evi ile birlikte yapılan projede, sinema televizyon alanında eğitim gören 10 sinema öğrencisi atölye sonunda, 5 adet film hazırladılar.

 

İletişime her zaman açık kanallarımız

Contact Info